14 Şubat 2014 Cuma

~ Kur'an-ı Kerim'den Tevbe Ayetleri ~




Ancak tevbe edenler, (kendilerini) ıslah edenler ve (indirileni) açıklayanlar (a gelince); artık onların tevbelerini kabul ederim. Ben, tevbeleri kabul edenim, esirgeyenim. (Bakara 160)

Kendilerine apaçık belgeler geldiği ve elçinin hak olduğuna şahid oldukları halde, imanlarından sonra küfre sapan bir kavmi Allah nasıl hidayete erdirir? Allah, zulmeden bir kavmi hidayete erdirmez. (Al-i İmran 86)

Doğrusu, imanlarından sonra inkâr edenler, sonra inkârlarını arttıranlar; bunların tevbeleri kesinlikle kabul edilmez. İşte bunlar, sapıkların ta kendileridir. (Al-i İmran 90)

Ve ‘çirkin bir hayasızlık’ işledikleri ya da nefislerine zulmettikleri zaman, Allah’ı hatırlayıp hemen günahlarından dolayı bağışlanma isteyenlerdir. Allah’tan başka günahları bağışlayan kimdir? Bir de onlar yaptıkları (kötü şeylerde) bile bile ısrar etmeyenlerdir. (Al-i İmran 135)

İşte bunların karşılığı, Rablerinden bağışlanma ve içinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar akan cennetlerdir. (Böyle) yapıp-edenlere ne güzel bir karşılık (ecir var.) (Al-i İmran 136)

Allah’ın (kabulünü) üzerine aldığı tevbe, ancak cehalet nedeniyle kötü yapanların, sonra hemencecik tevbe edenlerin(kidir.) İşte Allah, böylelerin tevbelerini kabul eder. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Nisa 17)

Tevbe; ne, kötülükleri yapıp-edip de onlardan birine ölüm çatınca “Ben şimdi gerçekten tevbe ettim” diyenler, ne de kafir olarak ölenler için değil. Böyleleri .için acı bir azap hazırlanmıştır. (Nisa 18)

Allah, size açıklayarak anlatmak, sizi sizden öncekilerin sünnetine iletmek ve tevbelerinizi kabul etmek ister. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Nisa 26)

Kim kötülük işler veya nefsini zulmedip sonra Allah’tan bağışlanma dilerse Allah’ı bağışlayıcı ve merhamet edici olarak bulur. (Nisa 110)

Ancak kim işlediği zulümden sonra tevbe eder ve (davranışlarını) düzeltirse, şüphesiz Allah onun tevbesini kabul eder. Muhakkak Allah bağışlayandır, esirgeyendir. (Maide 39)

Göklerin ve yerin mülkünün Allah’a ait olduğunu bilmiyor musun? O, kimi dilerse azablandırır, kimi dilerse bağışlar . Allah, her şeye güç yetirendir (Maide 39)

Ne zaman ki, erişebilecekleri bir süreye kadar, o iğrenç azabı üzerlerinden çekip-giderdik, onlar yine andlarını bozdular. (A’raf 135) 

Onlar bilmiyorlar mı ki, gerçekten Allah kullarından tevbeleri kabul edecek ve sadakaları kullarından alacak O’dur. Şüphesiz tevbeleri kabul eden, esirgeyen O’dur. (Tevbe 104)

Tevbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, (İslam uğrunda) seyahat edenler, rükû edenler, secde edenler, iyiliği emredenler, kötülükten sakındıranlar ve Allahın sınırlarını koruyanlar; sen (bütün) mü’minleri müjdele. (Tevbe 112)

Ve rabbinizden bağışlanma dileyin; sonra O’na tevbe edin. O da sizi adı konulmuş bir vakte kadar güzel bir meta (fayda) ile metalandırsın ve her ihsan sahibine kendi ihsanını versin. Eğer yüz çevirirseniz gerçekten ben sizin için büyük bir günün azabından korkarım. (Hud 3)

Haberiniz olsun; gerçekten onlar, ondan gizlenmek için göğüslerini büker. (Hak’tan kaçınıp, yan çizen)ler. (Yine) Haberiniz olsun; onlar, örtülerine büründüklerine zaman, O gizli tuttuklarını da açığa vurduklarını da bilir. Çünkü O, sinelerin önünde saklı duranı bilendir.(Hud 5)

Rabbiniz, içinizdekini daha iyi bilir. Eğer Salih olursanız, şüphesiz O da (kendisine) yönelip dönenleri bağışlayandır. (İsra 25)

Ancak tevbe eden, iman eden ve Salih amellerde bulunanlar (onların dışındadır); işte bunlar cennete girecekler ve hiçbir şeyle zulme uğratılmayacaklar. (Meryem 60)

Ancak tevbe eden, iman eden ve Salih amellerde bulunup davranan başka; işte onların günahlarını Allah iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayandır. Çok esirgeyendir. (Furkan 70)

Kim tevbe eder ve Salih amellerde bulunursa gerçekten o, tevbesi (ve kendisi) kabul edilmiş olarak Allah’a döner. (Furkan 71)

Azab size gelip çatmadan evvel, Rabbinize yönelip-dönün ve O’na teslim olun. Sonra size yardım edilmez. (Zümer 54)

“Hayır, benim ayetlerim sana gelmişti, fakat sen onları yalanladın, büyüklüğe kapıldın ve kafirlerden oldun.” (Zümer 59)

Böylece onlardan intikam aldık. Öyleyse bir bak; yalan sayanların sonu nasıl oldu? (Zuhruf 25)

Ülkelerden niceleri vardır ki, Rablerinin ve O’nun elçilerinin emrine gelip azmışlar, böylece bizde onları çetin bir hesaba çekmişiz ve onları benzeri görülmedik bir azabla azablandırmışız. (Tahrim 8)

Gerçek şu ki, mü’min erkeklerle mü’min kadınlara işkence (fitne) uygulayanlar, sonra tevbe etmeyenler; işte onlar için, cehennem azabı vardır ve yakıcı azab onlaradır. (Büruc 10)


~ Tevbeleri kabul olunanlardan olmak duasıyla, Cuma'mız Mübarek Olsun ~



7 Şubat 2014 Cuma

இ ESMÂÜ'L-HÜSNA (ALLAH'IN GÜZEL İSİMLERİ) இ




1- Allah: Her ismin vasfını ihtiva eden öz adı. Kendinden başka ilah bulunmayan tek Allah.

Bu ism-i şerif, Cenâb-ı Hakk'ın has ismidir. Bu itibarla diğer isimlerin ifade ettiği bütün güzel vasıfları ve İlâhî sıfatları içine alır. Diğer isimler ise, yalnız kendi mânalarına delâlet ederler. Bu bakımdan Allah isminin yerini hiçbir isim tutamaz. Bu isim, Allah'tan başkasına mecazen de verilemez. Diğer isimlerinden bazılarının, Allah'tan başkasına isim olarak verilmesi caizdir.

2- Er-Rahmân: Dünyada bütün mahlûkata merhamet eden, şefkat gösteren, ihsan eden. 

3- Er-Rahîm: Ahirette, sadece müminlere acıyan, merhamet eden.

4- El-Melik: Mülkün, kâinatın sahibi, mülk ve saltanatı devamlı olan.

5- El-Kuddûs: Her noksanlıktan uzak ve her türlü takdîse lâyık olan.

6- Es-Selâm: Her türlü tehlikelerden selamete çıkaran. Cennetteki bahtiyar kullarına selâm eden.

7- El-Mü’min: Güven veren, emin kılan, koruyan, iman nurunu veren.

8- El-Müheymin: Her şeyi görüp gözeten, her varlığın yaptıklarından haberdar olan. 

9- El-Azîz: İzzet sahibi, her şeye galip olan, karşı gelinemeyen.

10- El-Cebbâr: Azamet ve kudret sahibi. Dilediğini yapan ve yaptıran. Hükmüne karşı gelinemeyen.

11- El-Mütekebbir: Büyüklükte eşi, benzeri yok. 

12- El-Hâlık: Yaratan, yoktan var eden. Varlıkların geçireceği halleri takdir eden.

13- El-Bâri: Her şeyi kusursuz ve mütenasip yaratan. 

14- El-Musavvir: Varlıklara şekil veren ve onları birbirinden farklı özellikte yaratan.

15- El-Gaffâr: Günahları örten ve çok mağfiret eden. Dilediğini günah işlemekten koruyan. 

16- El-Kahhâr: Her istediğini yapacak güçte olan, galip ve hâkim.

17- El-Vehhâb: Karşılıksız nimetler veren, çok fazla ihsan eden. 

18- Er-Razzâk: Her varlığın rızkını veren ve ihtiyacını karşılayan. 

19- El-Fettâh: Her türlü sıkıntıları gideren. 

20- El-Alîm: Gizli açık, geçmiş, gelecek, her şeyi, ezeli ve ebedi ilmi ile en mükemmel bilen.

21- El-Kâbıd: Dilediğinin rızkını daraltan, ruhları alan.

22- El-Bâsıt: Dilediğinin rızkını genişleten, ruhları veren.

23- El-Hâfıd: Kâfir ve facirleri alçaltan.

24- Er-Râfi: Şeref verip yükselten. 

25- El-Mu’ız: Dilediğini aziz eden.

26- El-Müzil: Dilediğini zillete düşüren, hor ve hakir eden.

27- Es-Semi: Her şeyi en iyi işiten, duaları kabul eden.

28- El-Basîr: Gizli açık, her şeyi en iyi gören. 

29- El-Hakem: Mutlak hakim, hakkı bâtıldan ayıran. Hikmet sahibi. 

30- El-Adl: Mutlak adil, yerli yerinde yapan. 

31- El-Latîf: Her şeye vakıf, lütuf ve ihsan sahibi olan.

32- El-Habîr: Her şeyden haberdar. Her şeyin gizli taraflarından haberi olan.

33- El-Halîm: Cezada, acele etmeyen, yumuşak davranan, hilm sahibi.

34- El-Azîm: Büyüklükte benzeri yok. Pek yüce.

35- El-Gafûr: Affı, mağfireti bol.

36- Eş-Şekûr: Az amele, çok sevap veren. 

37- El-Aliyy: Yüceler yücesi, çok yüce.

38- El-Kebîr: Büyüklükte benzeri yok, pek büyük.

39- El-Hafîz: Her şeyi koruyucu olan. 

40- El-Mukît: Rızıkları yaratan. 

41- El-Hasîb: Kulların hesabını en iyi gören. 

42- El-Celîl: Celal ve azamet sahibi olan.

43- El-Kerîm: Keremi, lütuf ve ihsânı bol, karşılıksız veren, çok ikram eden.

44- Er-Rakîb: Her varlığı, her işi her an gözeten. Bütün işleri murakabesi altında bulunduran.

45- El-Mucîb: Duaları, istekleri kabul eden. 

46- El-Vâsi: Rahmet ve kudret sahibi, ilmi ile her şeyi ihata eden. 

47- El-Hakîm: Her işi hikmetli, her şeyi hikmetle yaratan. 

48- El-Vedûd: İyiliği seven, iyilik edene ihsan eden. Sevgiye layık olan.

49- El-Mecîd: Nimeti, ihsanı sonsuz, şerefi çok üstün, her türlü övgüye layık bulunan.

50- El-Bâis: Mahşerde ölüleri dirilten, Peygamber gönderen.

51- Eş-Şehîd: Zamansız, mekansız hiçbir yerde olmayarak her zaman her yerde hazır ve nazır olan.

52- El-Hak: Varlığı hiç değişmeden duran. Var olan, hakkı ortaya çıkaran. 

53- El-Vekîl: Kulların işlerini bitiren. Kendisine tevekkül edenlerin işlerini en iyi neticeye ulaştıran.

54- El-Kaviyy: Kudreti en üstün ve hiç azalmaz.

55- El-Metîn: Kuvvet ve kudret menbaı, pek güçlü.

56- El-Veliyy: Müslümanların dostu, onları sevip yardım eden. 

57- El-Hamîd: Her türlü hamd ve senaya layık olan. 

58- El-Muhsî: Yarattığı ve yaratacağı bütün varlıkların sayısını bilen. 

59- El-Mübdi Maddesiz, örneksiz yaratan. 

60- El-Muîd: Yarattıklarını yok edip, sonra tekrar diriltecek olan. 

61- El-Muhyî: İhya eden, yarattıklarına can veren. 

62- El-Mümît: Her canlıya ölümü tattıran. 

63- El-Hayy: Ezeli ve ebedi bir hayat ile diri olan.

64- El-Kayyûm: Mahlukları varlıkta durduran, zatı ile kaim olan.

65- El-Vâcid: Kendisinden hiçbir şey gizli kalmayan, hiçbir şeye muhtaç olmayan.

66- El-Mâcid: Kadri ve şânı büyük, keremi, ihsanı bol olan. 

67- El-Vâhid: Zat, sıfat ve fiillerinde benzeri ve ortağı olmayan, tek olan. 

68- Es-Samed: Hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, herkesin muhtaç olduğu merci. 

69- El-Kâdir: Dilediğini dilediği gibi yaratmaya muktedir olan. 

70- El-Muktedir: Dilediği gibi tasarruf eden, her şeyi kolayca yaratan kudret sahibi. 

71- El-Mukaddim: Dilediğini yükselten, öne geçiren, öne alan. 

72- El-Muahhir: Dilediğini alçaltan, sona, geriye bırakan.

73- El-Evvel: Ezeli olan, varlığının başlangıcı olmayan.

74- El-Âhir: Ebedi olan, varlığının sonu olmayan.

75- Ez-Zâhir: Yarattıkları ile varlığı açık, aşikâr olan, kesin delillerle bilinen.

76- El-Bâtın: Aklın tasavvurundan gizli olan. 

77- El-Vâlî: Bütün kâinatı idare eden, onların işlerini yoluna koyan.

78- El-Müteâlî: Son derece yüce olan.

79- El-Berr: İyilik ve ihsanı bol olan.

80- Et-Tevvâb: Tevbeleri kabul edip, günahları bağışlayan.

81- El-Müntekım: Asilerin, zalimlerin cezasını veren.

82- El-Afüvv: Affı çok olan, günahları mağfiret eden.

83- Er-Raûf: Çok merhametli, pek şefkatli. 

84- Mâlik-ül Mülk: Mülkün, her varlığın sahibi.

85- Zül-Celâli vel İkrâm: Celal, azamet, şeref, kemal ve ikram sahibi. 

86- El-Muksit: Mazlumların hakkını alan, adaletle hükmeden, her işi birbirine uygun yapan.

87- El-Câmi: İki zıttı bir arada bulunduran. Kıyamette her mahlûkatı bir araya toplayan.

88- El-Ganiyy: İhtiyaçsız, muhtaç olmayan, her şey Ona muhtaç olan.

89- El-Mugnî: Müstağni kılan. İhtiyaç gideren, zengin eden. 

90- El-Mâni: Dilemediği şeye mani olan, engelleyen. 

91- Ed-Dârr: Elem, zarar verenleri yaratan. 

92- En-Nâfi: Fayda veren şeyleri yaratan. 

93- En-Nûr: Âlemleri nurlandıran, dilediğine nur veren.

94- El-Hâdî: Hidayet veren. 

95- El-Bedî: Misalsiz, örneksiz harikalar yaratan. (Eşi ve benzeri olmayan).

96- El-Bâkî: Varlığının sonu olmayan, ebedi olan.

97- El-Vâris: Her şeyin asıl sahibi olan. 

98- Er-Reşîd: İrşada muhtaç olmayan, doğru yolu gösteren.

99- Es-Sabûr: Ceza vermede, acele etmeyen.
    

                       
~ இ இ இ ~



5 Şubat 2014 Çarşamba

Kendim(c)e Not...



Bakma böyle durduğuma!
Sessiz kalışım kabullenişimden ileri gelmiyor.
İçimdeki kor alevleri söndürmüş değilim.
Ha deyince olmuyor bir çırpıda, her şey unutulup "Eyvallah" edilmiyor.
Kini bir tarafa bıraksam da; bazı şeyleri hazmetmek zaman alıyor....

~ Aşk-ı Züleyha ~

(Zaman zaman halet-i ruhuma göre yazdığım, "şahsımın saçmalıkları"nın kimseyle ilgisi yoktur.. Şu an için bunları okumayacak olan bir hayali karakter ile bağlantısı olabilir mi?; Onu da bilemiyorum :)...)