26 yaşındaki eşim Amr Muhammed Kasım, Cuma günü ikindi vaktinde Hakk’ın rahmetine kavuştu. Çenesinden vuruldu ve kurşun, boynunun arkasından çıktı. Mısır’ın çeşitli bölgelerinde önceki günlerde ve haftalarda ordu tarafından acımasızca öldürülen herkes için adalet çağrısında bulunmak amacıyla İskenderiye’deki bir protestoya katılmıştı.
Dün sabah, yıkanmadan ve gömülmeden birkaç saat önce Amr’ı görmek için İskenderiye yakınında bulunan hastanenin morguna gittim. Birçok insan, Amr ile aynı gün öldürüldüğünden dolayı kendi yakınlarını görmek için hastane kapılarda bekleyen birçok insan vardı. Aralarında Amr’ın arkadaşları ve akrabaları da vardı. Bir süre bekledikten sonra odaya girdim, uzunca bir battaniye ile örtülmüş hâlde bir masa üzerinde boylu boyunca yatıyordu. Yanına oturdum ve yüzünü açtım ve o, sevdiğim oradaydı. Yirmi dört saatten daha az bir süre önce onu güçlü, mutlu ve gülümser hâlde görmüş olmama rağmen şu an soğuk bir şekilde orada yatıyordu. Sakalını okşadım, bir parçası hâlen yumuşaktı ama bir parçası da kurumuş kandan dolayı sertti. Burnu kanlıydı ve gözünün yanında bir kesik vardı ama ölmüş olsa bile yakışıklıydı, sanki uyuyormuş gibi sessizdi. Dudaklarına ve yanaklarına dokundum, dudakları ve yanakları soğuktu.
Yüzüne bakarak bir süre durdum, defalarca sanki kalbimin üzerinden kamyon geçtiğini hissettim. Yüksek sesle ağlamamak için kendimi zor tuttum ama gözyaşlarım yanaklarımdan süzülüyordu ve “Amr, seni seviyorum, her zaman Allah yolunda ölmeyi istediğini biliyorum ve inşallah her zaman arzu ettiğin şehadet mertebesine ulaştın ve ben seninle gurur duyuyorum. Yarabbi onun günahlarını affet, şehadetini katında kabul et ve bana ahirette ona kavuşmayı nasip et. Yarabbi bana sabır ver, ecelinin geldiğini, Sen’in takdirin ve inayetin ile onun şehit olduğunu ve Sen’in katında diri olduğunu idrak etmeyi nasip et!” dedim. Kendimi hazır hissedene kadar yanından ayrılmadım, orada ne kadar kaldığımı tam olarak bilmiyorum. Son olarak yanağından öptüm ve ona daha sonra inşallah görüşeceğimizi söyledim, ondan sonra yüzünü kapadım ve odadan çıktım.
Cenaze namazı ikindiden sonraydı, yüzlerce insan gelmişti. Arkadaşları, okuldan meslektaşları, akrabaları... Çok sevilen bir insandı. Herkesin gözü yaşlıydı ve sadece güzel sözler söylüyorlardı. “Elhamdülillah bu dünyadaki en iyi ölüm şekli ile Allah onu yanına aldı.” diyorlardı. Onun için dua ettik ve mezarlığa doğru kefenlenmiş bedenini taşıyan yüzlerce kişiyi görmek için dışarı çıktım. Kadınlar kalabalığı takip etmedi, mezarına gitmek için gömülene kadar bekledik ve dua ettik. Bir süre sonra annesi, ben ve bazı kadın akrabaları, mezarlığa doğru yürüdük ve nerede olduğunu bulmaya çalıştık. Birden yakınımızdaki tüm erkeklerin “Yan kapıdan çıkın ve koşun!” diye bize bağırdığını fark ettim. Ne olduğunu anlamadım ama arkamdan patlama sesleri gelmeye başladı, bize taş atılıyordu ve tüm erkekler, kadınlara koşmalarını söylüyordu. Ben de arkama bakmadan koştum, koştum, koşarken büyük bir taş yanağıma çarptı ama elhamdülillah Amr’ın arkadaşları beni gördü ve onların önüne geçerek koşmamı söylediler, böylece arkamda kalacaklar ve bana bir şey olmadığından emin olacaklardı. Bize saldıranlar “İhvan’a ait” bir cenaze töreni olduğunu duyan eşkıyalardı. (Eşim, İhvan üyesi olmamasına rağmen yalnızca ahlak ve namus anlayışına sahip olan dindar bir adamdı). Birçok kişi yaralandı, bazılarında bıçak yarası vardı ama bildiğim kadarıyla elhamdülillah ölen olmadı. (Ama sonradan maalesef bu olaylar esnasında 2 kişinin hayatını kaybettiğini öğrendim, innâ lillahi ve innâ ileyhi râciûn.)
Ölse bile Amr’ın düşmanları, ondan ve onun etrafında bulunan herkesten nefret ediyordu! Ama onların nefreti, benim için hiçbir şey ifade etmiyor, zaten Allah düşmanı olan birisi senden nefret ediyorsa bu inşallah doğru yolda olduğunun göstergesidir.
Sevgili Dostlarım,
Kalbim ağrıyor, ben daha önce hiç böyle bir kalp ağrısı hissetmemiştim. Uyanık olduğumda onu özlüyorum ve uyuduğumda da onu rüyamda görüyorum. O, her kadının eş olarak arzu edebileceği hasletlere sahip olan bir erkekti; nazik, cömert, yumuşak huylu ve sevgi doluydu, aynı zamanda güçlü ve cesurdu. Giysileri hâlen odamızdaki askıda duruyor, sanki kapıya doğru yürüyecek ve uyumadan önce pijamalarını giyecekmiş gibi. Bir arkadaşı cenazede bana Amr’ın cüzdanını ve cep telefonunu verdi ama alyansı kayıp, hâlen nerede olduğunu bilmiyoruz. Alyansını saklamayı isterdim.
Ama tüm bu yaşananlara rağmen, “İnnâ lillahi ve innâ ileyhi râciûn. (Biz Allah’ınız ve elbette O’na döneceğiz.)” dışında hiçbir şey diyemem. Onun için dua etmeye devam ediyorum. “Neden onu aldı?” diye Allah’a isyan ederek veya “Cuma günü protestoya katılmasaydı şimdi hayatta olurdu!” diye düşünerek onun şerefini lekelemek ve kendi imanımı zedelemek istemiyorum. Hayır, o an Amr’ın Allah’a kavuşacağı andı, bunu şeksiz şüphesiz biliyorum. Ve dünyada onunla birlikte daha fazla zaman geçirmeyi arzu etmeme rağmen, eğer Allah izin verirse ona kavuşmak ve cennette onun eşi olmak için sabırsızlanıyorum. Cennette süre bitmeyecek ve sevdiklerimizden ayrılmak gibi bir korkumuz olmayacak. Aşkımızın, öbür dünyada da sürecek gerçek bir aşk olduğuna her zerremle inanıyorum.
Yarabbi,
Sen Musa’nın annesi onu nehre bıraktıktan sonra onları birbirlerine kavuşturdun.
Yarabbi,
Sen ayrı geçen acı dolu yılların ardından Yakup’u çok sevdiği oğlu Yusuf’a kavuşturdun.
Yarabbi,
Yalnızca Sen ahirette beni sevdiğime kavuşturabilirsin, bu yüzden yalnızca Sen’den beni tekrar ona kavuşturmanı istiyorum.
Dün gece eve geldikten sonra telefonumuz çaldı, bir tanıdığımın arkadaşı arıyordu, Amr vurulduktan sonra başına gelenlere bizzat şahit olmuş. Hemen ölmediğini, bir süre daha yaşadığını söyledi. Sol eli ile çenesinde kurşunun girdiği yeri tutuyormuş ve sağ işaret parmağını kaldırmış ve açıkça “Eşhedu enlâ ilâhe illallah ve eşhedu enne muhammeden abduhu ve resûluhu.” demiş ve yüzünde kocaman bir tebessüm varmış, sanki düğün günüymüş gibi. Bunları duyduğumda Allah, bana bu harika insanı tanıma imkânını vererek ve ondan çocuk sahibi olmayı bana nasip ederek beni şereflendirdiği için ağlamaktan kendimi alamadım.
Dostlarım,
Umut verici sözleriniz dikkatimden kaçmıyor. Hepinizi sevmekten ve saymaktan başka hiçbir şeyim yok ve şimdi öncekinden çok daha iyi bir şekilde biliyorum ki bizler Müslümanlar olarak toplumda pek çok hatamız olmasına rağmen bir araya geldiğimiz zaman gerçekten dikkate alınması gereken bir güç hâline geliyoruz. Desteğinizi, sevginizi ve dualarınızı ziyadesiyle hissediyorum. İnşallah Kanada’ya döndüğümde de şüphesiz dualarınıza ve desteğinize ihtiyacım olacak.
Allah’tan dileğim, Allah’ın seçtiği şekilde ölme şerefine nail olan Amr hatrına beni ve kızımızı asla O’nun yolundan ayırmasın.
Ya Habibi Ya Amr...
Ya Habibi Ya Amr...
Ya Habibi Ya Amr...
Şimdi inşallah ruhunun yeşil bir kuş olup uçtuğunu ümit ediyorum. Cennete doğru uçuyorsun. Allah’ın verdiği rızıkları yiyorsun ve içiyorsun. Allah’ın Arş’ına yakınsın, orada asla gözyaşı dökmeyeceksin ve herhangi bir kayıp veya acı duygusu hissetmeyeceksin. Bu dünyada sevdiğimdin ve inşallah öbür dünyada da sevdiğim olacaksın, her zaman kalbimdesin, her zaman dualarımdasın.
________________________________________
Okurken gözyaşlarımı tutamadım. Birbirine saygı ve sevgisi sonsuz olan böyle eşlerin (çiftlerin) dünyada iken birbirlerinden erken yaşta ayrılmaları beni hep düşündürmüştür... İyiler çabuk ölür, kötüler uzun mu yaşar! (tevbe estağfirullah)...
İsmini bilmediğim Mısır'lı hanım kardeşime Allah (c.c) sabır ihsan eylesin... Evladıyla birlikte hayırlı ömür nasip etsin ve ahirette eşi ile (Amr Muhammed Kasım'la) beraber olmayı nasip etsin inşaAllah.... Selam ve dua ile..